Ana içeriğe atla

via Sivas Herfene http://bit.ly/2wXbWwm

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

İstanbul’u titreten Sivaslı Ermeni kabadayı, Ardaş 1910’lu yıllarda özellikle Üsküdar sokaklarında hüküm süren Ardaş, 1886’da Sivas’ta doğar. Koca Mavnacı’yı öldürdükten sonra dikkatleri üzerine toplayan Ardaş, küçük yaştayken Sivas’tan getirilip Selamsız’daki Ermeni kilisesinde bir papaza bırakılır. Neyin nesi olduğu bilinmeyen Ardaş’a nüfus kâğıdı çıkarılırken, baba hanesine kendisini teslim alan Sarkis adındaki papazın adı yazılır. Kilisede büyüyen Ardaş, tüm çabalara rağmen okumayınca, meslek öğrenmesi için bir fırına çırak olarak verilir. Ömer Ünal’ın aktardığına göre, “doğuştan asi ruhlu” olan Ardaş, ilk suçunu fırında beraber çalıştığı Erbaalı arkadaşı Yusuf’u fırıncı küreğiyle yaralayarak işler. Bu olaydan sonra, fırında çalışmayı bırakan Ardaş, 24 yaşındayken Selamsız’daki kilisenin iki papazını yaralayınca artık meskeni sokaklar olur. Papazlara saldırmasının sebebi de kendisine istediği parayı vermemeleridir. Doğancılar’ı haraca kesen Ardaş, bir süre sonra gönlünü Kumkapılı Ağavni’ye kaptırır. Ağavni’nin babası Krikor’un, kızını Ardaş gibi birisine vermek istememesi kendisi için pek hayırlı olmaz. Bir gece Ağavni’nin evini basıp onu kaçıran Ardaş, kızın babası Krikor’u da ağır yaralar. Ardaş, I. Dünya Savaşı’nın ardından Ağavni’yle birlikte yaşadıkları Ümraniye yolu üzerindeki evinden Üsküdar sokaklarını yönetenlerden birisidir artık. Ardaş’a esas şöhreti ise İstanbul’un namlı kabadayılarından Mavnacı Ali’yi “hacamat” etmesi getirir. Rizeli Mavnacı Ali, 1906’da Üsküdar’ın “haracını yiyen” Karamanlı Yusuf’u Üsküdar vapur iskelesinin önünde falçatayla öldürmesinin ardından, 16 yıl boyunca hem Üsküdar’da, hem de Beyoğlu’nda “borusunu öttüren” namlı bir kabadayıdır. Ali’nin Ardaş’ın Üsküdar’da isminin duyulmasından duyduğu rahatsızlık, kendi avanesinden birkaç kişinin Ardaş tarafından dövülmesiyle ayyuka çıkar. 26 Kasım 1920’de, Mavnacı, Ardaş’ı öldürmek için bir tuzak kurar ve onu Kuzguncuk’a çağırır. Fakat hesabı tutmaz ve iki hasım Kuzguncuk’taki Yalı Kahvesi’nin önünde bıçaklarla kapışırlar. Düelloda şans, iki parmağını kaybetmesine rağmen Ardaş’a güler. Sağ el başparmağı ve işaret parmağının kesik olması, polis kayıtlarında en belirgin alameti olarak geçer. Bu kavgadan sonra Üsküdar’ın tek hâkimi olan Ardaş’ın da saltanatı uzun sürmez. Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, sevgilisi Ağavni’yi de yanına alıp ortadan kaybolur. AGOS

via Sivas Herfene http://bit.ly/2dz24vt

Sebahattin Polat 1994/1995 Sivasspor eski başkanlarından

via Sivas Herfene http://bit.ly/2ufp122

Sivas Kongresi

Mustafa Kemal, 29 Ağustos’ta Erzurum’dan ayrılarak 2 Eylül 1919’da Sivas’a geldi. Sivas’a gelişindeki coşkulu karşılama, Milli Mücadele’nin halka dayandığını göstermesi yönünden önemlidir. Kongre öncesinde, Erzurum Kongresi’nde olduğu gibi İstanbul Hükümeti ve İtilaf Devletleri, kongrenin toplanmasını önlemek için çeşitli girişimlerde bulundular. Elazığ Valisi Ali Galip’in kongreyi basıp Mustafa Kemal’i tutuklayacağı konusunda söylentiler yayıp Sivas Valisine gözdağı vermek istediler. Ancak kongrenin toplanmasına engel olamadılar. 4 Eylül 1919 günü toplanan Sivas Kongresi’ne Erzurum Kongresi’nde seçilen beş temsil heyeti üyesi ile on bir ilden gelen otuz sekiz temsilci katılmıştır. Kongrenin ilk günü, Mustafa Kemal’in kongre başkanlığına getirilmemesi için bazı temsilciler çeşitli engellemelerde bulundularsa da yapılan gizli oylama sonucunda başkanlığa Mustafa Kemal seçildi.