MAHALLEMİZİN MUZAFFER GÜCER ABİSİNDEN SİVAS HAMAM ADETLERİ: ''KÜRÜN GAPMA''...''TAS GOYMA'' 'Kürün (Hamam Kurnası) Gapma' 8.3.2016 BizimSivas. Şimdi bilmem, o hamamlar kaldı mı? Gidenler var mı? Bizim çocukluğumuzda, günümüzde yaşadığımız apartman dairelerindeki gibi banyo yoktu. Yıkanmak için, ´´makadın´´ (sedir) bir köşesinde, beton sıvalı cağ veya dolabın içinde, gusulhaneler vardı. İnsanlar, ekonomik durumlarına göre,haftada veya 15 günde bir, hamama giderdi. Biz ve mahalleli ya Şirinoğlu (Akdeğirmen camiinin yanında soyunma yeri harap olmuş, diğer tarafları sağlam restorasyon bekleyen hamam) yada Çay Hamamına (Kepenek caddesinden Sularbaşı istikametine ayrılan yolun sağında 100 metre sonra yer alan boşlukta bir zamanlar vardı) giderdik. Evin en beceriklisi kadın veya kız, hamamın açılmasına yakın gider, kapıda bekler, kapı açılınca, öncelikle hazne önüne yoksa sekilerde bulunan, kurnaların birine evin hamam tasını koyardı. Buna “kürün kapma” denirdi. Başkaları buraya yanaşamazdı. İçi dışı kalaylı, bakır hamam tasları bu iş için kullanılırdı. Sabah 8 ila 9 arası hamama gidip, daha ziyade göbektaşında terlenilirdi. Vücut yumuşayıp, kirler kabarınca, keselenme faslı başlardı. Saat 11´ e doğru sular akmaya başlayınca, başlar sabunlanıp, kirler akıtılır, liflenip sabunlanıp, abdest alınıp, çıkılırdı. Bu anlatıldığı gibi pek kolay bir iş değildi. Natur, ( hamamda çalışan kadın ) dolaşır, eğer kürün başındakiler 7-8 kişiden az ise, buraya kürün gapamayan, sıra bekleyen başkalarını getirirdi. Ara sıra da olsa,başları sabunlu, gözleri kapalı, kadınların, önce tasları, sonra da kendileri kapışırlardı. Çünkü, sıkışık ortamda taslar birbirine değer, çarpışırdı. Bazen de bu nedenle kavga ederlerdi. Önce yaşlılar, peşinden çocuklar yıkanır, çıkardı. En sonra da, ablalar ve analar çıkardı. Soyunma yerine gelince,´´ - of aman! başını, bağrını yesin! hamamının, öldük, bittik. Aman kız şu kırmızı bohçada, mor havuç vardı. Hele ver de, şu yurağım ( yüreğim) ferahlasın.”derlerdi. Pancar gibi kızarmış,bir suratla eve dönülürdü. Eğer sabahleyin gitmişlerse, hamam dönüşü, , akşamdan pişirilen yemek, yoksa öğlenleyin turşu-ekmek veya peynir-ekmekle karın doyurulurdu. Akşama en kolay yemek pişer (erişte veya kuskus pilavı) ve sofra alelacele toplanır, hamam yorgunu hanımlar yatağa dar düşerdi. Hamamdan gelirken rastlayan komşu veya tanıdık birisi ´´- Bacım hamamın afiyet olsun. Yarasın. Güle güle kirlen.´´ derdi. Küçük erkek çocuklar, kadın hamamına götürülürdü. Bunların ilk işi, ıslatıp, ıslatıp göbek taşının mermerine, aşıklarını (koyun ve keçilerin dizinden çıkan kemik) sürterek, aşığın alt ve üst kısımlarını düzleştirip, oyun sırasında zil veya şek gelmesini kolaylaştırmaktı. Çünkü aşık oyununda üstünlük böyle sağlanıyordu. Bu şekilde hazırlanan aşıklara “ zarlı eneke” denirdi. Bazen ağırlık merkezini ortaya getirmek için aşığın çukur kısmına (buraya çik, tam karşısına gelen tümsek kısma tok denirdi.) kurşun eritilip, oraya tutturulurdu. Oyunda kaybedilen sıradan aşıklar olurdu, enekeler hiçbir zaman verilmezdi. Bazı kadınlar hamamda biraz gelişmiş,erkek çocuk görünce, “-oğlum sen güccüksün (küçüksün.) babanla gelseydin.” derlerdi. Mahallemize yeni taşınan,arkadaşımız Erzincanlı Faruk, ablasıyla hamama gitmiş. Garip garip bakınırken, kadının birisi,”- oğlum, sen kaybolursun, bir daha babanla gel.” demiş. O da “-teyze babam yok. abimle gelsem olur mu? “diyince kendisiyle alay edildiğini zanneden kadın öyle bir kızmış ki, arkadaşımızı elinden zor almışlar. Sular, istenildiği gibi sıcak değil ise “Aman anam südüğüm (sidiğim) gibi suyunan yıkandık. Aldığı para heram (haram),gan (kan) gatıran (katran ) olsun. Nal, mıh olsun, göğdesine (gövdesine) yapışsın, öte dünyada, alacağım olsun.” diye beddua ederlerdi. Yazın hamamdan dönen tanıdık,akrabalar, Tavşanbayırına çıkmaya başladıklarında, nenemi, yukarı oda penceresi önünde otururken görürlerse, ellerini uzatıp, ´´- öpiyim ciğiş (ciciş) derler. O da “sağol, varol, hamamın afiyet olsun.Güle,güle kirlen.” derdi. Havlu, temiz çamaşır, peştemal, nalın, sabun, hamamtası, tarak ve kildan denen sarı veya bakırdan yapılma küçük, şirin malzeme kutusu hamama götürülürdü. Ayrıca soyunma yerlerinde serilmek üzere hamam halısıda (bildiğimiz halılardan değildi) giderdi..Nufüs kalabalığına göre,bir veya iki bohça ile gidilirdi. Bohçalar, ya koltuk altında veya çocukların sırtında taşınırdı. Ailenin maddi durumuna göre 3 cins tarak vardı. Bunlar fildişi, şimşir ağacı ve hayvan boynuzundan kemik taraklardı. Gelinlerin,fildişi tarağı ile nalınları telkâri ile süslenirdi.Nalınların kenarlarındaki toplar, yürürken, şıkır,şıkır öterdi.Hamam tasları, İstanbul veya Erzincan yapısı çark işi bakırdan olurdu. Bunların ortasında balık figürü de olurdu. Sivas ise hamam tasını dövme bakırdan yapardı. Amma biraz ağır olurdu. Hamamın şehir kültüründe çok önemli bir yeri vardı.Bu normal hamamlar dışında, değişik sebeplerle gidilen hamamlar da vardı. Bunlar, yas hamamı, gelin hamamı, sünnet hamamı ve güvey hamamıydı. YAS HAMAMI : Cenaze kalktıktan bir kaç gün sonra, ölünün soykası ( ölüm anında üzerinde bulunan, öldükten sonra suyolarak çıkarılan giyecekleri) ve diğer kıyafetleri yıkanırdı. Daha sonra bunlar, fakirlere verilirdi. Çamaşırın yıkandığının ertesi günü komşular ve akrabalar ile birlikte ölü evindeki kadınlar hamama giderlerdi. Buna yas hamamı denirdi. SÜNNET HAMAMI: Sünnet olacak çocuk veya çocuklar, birkaç büyük erkek ve mutlaka kirva (kirve) ile faytonlarla, hamama gider yıkanırlardı. GÜVEY HAMAMI : Damat,sağdıç, birkaç yakın arkadaş ile düğünden önce hamama giderlerdi. Buna da güvey hamamı denirdi. GELİN HAMAMI: Düğünden bir, iki gün önce gelin ve arkadaşları hamama giderlerdi. Bu hamamın masrafını oğlan evi karşılardı. Bu hamamlar için, hali vakti yerinde olanlar, hamamı komple kapatırlardı.Diğerleri ise kaç kurnalık, insan gidecekse, ona göre hamamcı ile anlaşırlardı. Yas hamamı, çoğunlukla ağıtlı ve hüzünlü, gelin ve sünnet hamamları ise çalgılı ve eğlenceli olurdu. Nedense, Sivas´ın, en güzel hamamı olan, Kurşunlu Hamamı 1958 yılına kadar, belediyenin gaz ambarı idi. Nasıl oldu,kimin aklına düştü ise, belediye burayı boşaltıp, bakım onarımını yaptı. Ve Sivas´a hem kadınlar, hem de erkekler için tekrar hamam olarak hizmete açtı. O ecdad yadiğarı şahane eser, harap olmaktan kurtarıldı. Bir de RAMAZAN HAMAMI vardı. Ramazanlarda, bütün hamamlar sahura kadar açıktı. Erkekler, bu işte de şanslıydı. Çünkü kürün gapma derdi yoktu.Sadece Ramazanda arefe günü akşamı hamamların önünde kuyruk olurdu.Hamama Gidenlere Afiyet ve Saatler (sıhhatler) Olsun.Güle Güle Kirlensinler.Selamlar.
via Sivas Herfene https://bit.ly/3hwlnWn
Yorumlar
Yorum Gönder