Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Şubat, 2023 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

1966 yılında Sivas Kalesinden Ulu Cami ve etrafına bir bakış. Şemsi Kaya albümünden muhteşem bir fotoğraf.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3J2vaDu

Mehmet Erdinç hocamın arşivinden Kongre binası 1980 li yıllar.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3ZsXvsg

Soğuk çermik'te çadır keyfi Nadir Batal arşivinden

via Sivas Herfene https://bit.ly/3IF13Rv

ATATÜRK CADDESİ 1950 li yılların sonlarına doğru. Yücel Yönal arşivinden

via Sivas Herfene https://bit.ly/3kwtc4X

CEMAL SÜREYA 'dan Sinema ve Sivas'a dair bir anı 1961'de Sivas'tayım.Dört ay kaldım o ilde. Her akşam sinema, yazlık sinema. Dikkat ettim, herkes paltosuyla geliyor. Temmuzda yazlık sinemaya. Üst üste iki film gösterimi var. Birinci filmde herkes ceketli. İkinci film başlayınca ama, paltolar giyiliyor. Çünkü o arada ısı iyice düşmüş. Şaşırmıştım buna önce. Sonra gerçeği tam vurgulayan bir özdeyiş geldi aklıma ve rahatladım : "Soğuk dermiş ki aslım Erzurum'ludur, ama ben Sivas'ta otururum." Kısa sürede böyle bir ısı farkı... Ahmet Turan Üngör beyin paylaşımından alınmıştır.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3IVfylo

EŞEKLİ KÜTÜPHANECİ Bir fotoğrafın öyküsü... Yıl 1943 . genç Mustafa’nın tayini Ürgüp Tahsin Ağa kütüphanesine çıkar. Devlet memurluğu o dönemde süper bir şey, çünkü özel sektör diye bir şey yok. Bizim ki kütüphanede heyecanla okurlarını bekler. Bir gün, üç gün, beş gün bakar ki kütüphaneye gelen giden yok. Canı sıkılmaya başlar. Kahvelere, evlere gider. Bakın kütüphane bomboş, gelin kitap okuyun der. Ama yine gelen olmaz. Durumu amirlerine bildirir. -Kardeşim otur oturduğun yerde. Maaşını almıyor musum.? Derler. O da; -Evet alıyorum. Der. 23 yaşındaki genç memur bir şeyler üretme derdinde. “Ne yapayım, ne yapayım” diye düşünür. Aklına bir fikir gelir. Düşüncesini eşiyle paylaşır. Eşi de karşı çıkar ama, sonra ikna olur. O dönemde amirlerinin çıkarttığı tüm engelleri bin bir zorlukla bir bir aşar. Bir eşek alır. Eşeğe iki sandık yaptırır. Sandıklar 180-200 kitap alabilecek kapasitededir. Sandıkların üzerine “kitap iare sandığı” yazar. Kitapları sandığa doldurur. Kütüphanenin kapısına sadece Pazartesi ve Cuma günleri açıktır yazar. Eşekle köy köy gezmeye başlar. Gittiği köylerdeki çocuklar, kadınlar, adamlar şaşırır. Çocukların küçücük ellerine kitapları tutuşturur. Noel baba yalan, Mustafa amca gerçek!. “Çocuklar bu kitapları okuyun, okudukları aranızda değişin. Ben on beş gün sonra geleceğim. Size yeni kitaplar getireceğim. Aman bunları yıpratmayın. Diğer köylerdeki arkadaşlarınızda bunları okuyacak” diye tembihler. Ürgüp’teki kütüphanede haftada iki gün kalıyor, diğer günlerde köy köy gezip çocukların ayağına eşeği Yüksel’le kitap taşıyor. Çocuklar bu gezgin kütüphaneciyi heyecanla beklerler. Geldiği zaman alkışlarla karşılarlar. Zamanla kütüphaneye yetişkin erkekleri de alıştırır. Şimdi sıra kadınlara gelmiştir. Zenith ve Sınger dikiş makinelerinin fabrikalarına mektup yazar. Niyetini anlatır. Eğer dikiş makinelerini gönderirseniz, sizin markalarınızın ismini kütüphanenin duvarına yazacağım der. Zenith dokuz, Sınger ise bir adet dikiş makinesi gönderir. Kadınlara dikiş-nakış kursları başlatır. Kadınlar sıraya girerler. Sıra beklerken boş durmak yok, deyip ellerine kitapları tutuşturup okuma alışkanlığını yaygınlaştırır. Ardından okuma-yazma kursları, halıcılık kursları birbirini izler. Bölgede halıcılık canlanmaya başlar. Bu arada valilik Mustafa hakkında dava açar. “Kendi görev tanımı dışında davranıyor.” Diye 50 yaşına gelen Mustafa amca baskıyla emekli ettirilir. Mustafa Güzelgöz bölgede efsane olur. 2005 yılında Mustafa amca vefat eder. Tüm Kapadokya üzülür. Aralarında toplanarak Eşekli kütüphanecinin, Ürgüp’ün ortasına eşeğiyle birlikte heykelini dikerler. Evet; insan var dokunduğu yere değer kazandırır. Ortamı canlandırır. İnsan var dokunduğu yere değer kaybettirir. Tuttuğu her şey elinde kurur. Bakın Nevşehir’den nice valiler, müdürler, milletvekilleri geçmiştir. Ama hepsi unutulmuştur. Ama Mustafa Güzegöz hizmetleriyle gönüllerde taht kurmuştur. İşte girişimcilik ruhu. Kabuğunu kırmak. Mevcut ile yetinmemek. Var olanları çoğaltmak. Vatan sevgisi vatana hizmetle olur. İnsanların hayırlısı insanlara faydalı olandır. Ahmet BOSTANCI..

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Y5PtUX

Eski bir kartpostalda tüm güzelliği ile Sivas meydan ..

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Z6xqiN

Sivas Cumhuriyetin ilk Yıllarında meydanda bir kutlama .

via Sivas Herfene https://bit.ly/3SAp5BK

1940 lı yıllara ait bir fotoğraf. İnönü Bulvarı düzenlemesi bitmiş, ağaçlar dikilmiş ve büyümüş, Tan Sineması yapılmış. Meydan da milli bayramlardan biri kutlanıyor.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3ksPGno

Ölümünün 39 .yılında Hasan Hüseyin Korkmazgil'i sevgi saygı ve rahmetle anıyoruz.. ----------------------------- Hasan Hüseyin Korkmazgil (d. 1927 - ö. 26 Şubat 1984) toplumcu-gerçekçi şiirin önde gelen temsilcilerinden biri olan Türk şairdir. Doğum 1927 Gürün, Sivas Ölüm26 Şubat 1984 (57 yaşında)Ankara Defin yeri Karşıyaka Mezarlığı, Ankara Hayatı 1927'de Sivas'ın Gürün ilçesinde doğmuştur. Hasan Hüseyin, Adana Erkek Lisesini 1948'de, Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü'nü 1950'de bitirdi.Öğretmenliğe Göksun'da başladı. Siyasi eylemleri gerekçesiyle öğretmenlikten atıldı, tutuklandı, hüküm giydi. 1955-1960 yılları arasında Gürün ve Sivas'ta arzuhalcilik, tabela ve portre ressamlığı, inşaat işçiliği yaptı. 1960'ta İstanbul'a, sonra Ankara'ya yerleşti. Akis dergisinde çalıştı. Bir süre de Forum dergisinin sanat sayfalarını yönetti (1968-1970). Kızılırmak adlı kitabı nedeniyle hakkında komünizm propagandası yaptığı iddiasıyla dava açıldı, 3 yıla mahkûm edildi ve aklandı. Lise yıllarında şiir yazmaya başlayan Hasan Hüseyin'in ilk şiiri 1959'da Dost dergisinde çıktı. Bu yıllarda mizahi hikâyeleri de yayınlandı. Kavel (1963) adlı kitabı ile 1964 Yeditepe Şiir Armağanı'nı, Kızılkuğu (1971) ile TRT'nin 1970 Sanat Başarı Ödülü'nü, Filizkıran Fırtınası (1981) ile 1981 Ömer Faruk Toprak Şiir Ödülü'nü ve Nevzat Üstün Şiir Ödülü'nü aldı. Şair 1983'te beyin kanaması geçirdikten sonra bir yıl bitkisel hayatta yaşadı. 26 Şubat 1984'te evinde yaşama gözlerini yumdu. Maltepe Camii'nde kılınan cenaze namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi. Hasan Hüseyin Korkmazgil'in eşi Azime Korkmazgil'den "Bir Oğlum Olacak Adı Temmuz" şiirinde adı geçen Temmuz Korkmazgil (1965) isimli bir oğlu vardır. Eserleri Şiir Değiştir Kavel (1963) Temmuz Bildirisi (1965) Kızılırmak (1966) Kızılkuğu (1971) Ağlasun Ayşafağı (1972) Oğlak (1972) Acıyı Bal Eyledik (1973) Kelepçemin Karasında Bir Ak Güvercin (1974) Koçero Vatan Şiiri (1976) Haziran'da Ölmek Zor (1977) Filizkıran Fırtınası (1981) Acılara Tutunmak (1981) Işıklarla Oynamayın (1982) Tohumlar Tuz İçinde (1988) Kandan Kına Yakılmaz (1989) Mizahi Hikâye Mizah dergilerinde yayımlanmış mizah hikâyelerinden bir kısmını Hüseyin Korkmazgil adıyla yahut sadece Korkmazgil soyadını kullanarak, üç kitapta derledi: Öhhöööö! (1964) Made in Türkey (1970) Bıyıklar Konuşuyor (1971) Gezi Bağdat Basra Yollarında (1974) Çocuk Kitapları Eşeğin Gözyaşları Aşıcı Baba Ormanın Öcü Ressamın Bıldırcınları Becerikli Çocuğun Düşleri

via Sivas Herfene https://bit.ly/3m2sxst

Yukarı Tekke ve hıyar bostanları.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3mapgY0

Sivas Pamukpınar Köy Enstitüsü Muhteşem bir fotoğraf. Yıl 1948 Öğrenciler Sivas Halayı çekiyor Fotoğraf Sercan Unsal beyin "Bozkırda Bir Eğitim Pınarı PAMUKPINAR KÖY ENSTİTÜSÜ (1941-1954)" çalışmasında ki arşivinden alınmıştır.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3EEfP9H

Eski bir kartpostaldan Sivas .

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Zm5Fmg

Sivas Höllüklük caddesinde onarılan konak Mehmet Erdinc hocamın arşivinden

via Sivas Herfene https://bit.ly/3ZgqpeR

Büyük ozan Aşık Veysel Sivas Devlet Demiryolları hastanesinde rontgen cihazında. Yıl 1971

via Sivas Herfene https://bit.ly/3YVwIos

Tecer Dağları Ulaş

via Sivas Herfene https://bit.ly/3YXuyF1

Ufuk Ekmekçioğlu albümünden harika bir Sivas ve Sivaslı fotoğrafı.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3KsGcDn

C. Ü Mimarlık Bölüm Başkanı Doç Dr Uğur Tuztaşı hocamızın kaleminden yine muhteşem bir yazı daha. ... ŞEHRİN KÖŞELERİ İÇİN MANZUME (2): MAVİ KÖŞE Bir gün şehrin ihtiyar delisi! aniden fırladı; bir şeylerden ürkmüştü. Bağırmaya başlamıştı. Bir oyunbozana bağırıyordu. Bağıra, bağıra, elindeki fotoğrafları gösteriyordu. Hissedebiliyordum. Bu bağırtı, bu yanık bağırtı, insanın içine sızıp, bir şeyleri eritiyordu. Şehrin delisi, eski bir kitabın içine koyduğu üç fotoğrafı, sırasıyla çıkarıp, havaya kaldırıp bağırıyordu. Uzaktan ne kitabı, ne de fotoğrafları seçebiliyordum. Köşeyi gösteriyordu. Köşeyi göstere, göstere bağırıyordu. Şehrin delisinin yanına sokuldum. Onu uzun yıllar tanıyan belediye bandosundan emekli semt sakini de geldi yanımıza, sonra mahalle bakkalı. Etrafta telaşlı bakışlarıyla doluşan insanlar, ne olduğunu merak ediyordu. Şehrin delisinin kızgınlığı geçmese de, ilk fotoğrafı sakince bana uzattı. Hala oyunbozana bakıp, sus diyordu, sus. Şehrin delisi “sus” demek için çok ilginç bir fotoğraf seçmişti. Susmayı öğütleyen en kibar fotoğrafı. Hastaneleri çocuklara sevdiren bu fotoğraf, umut bekleyen hastalara göz kırpan bir hemşirenin fotoğrafıydı. Fotoğraf, 1976 yılına ait fotoğraf, şimdilerde hiçbir hastanede göremediğimiz, hemşire kıyafetiyle "Sus" pozu veren eski model Dilek Tunca’nın fotoğrafıydı. Soren Kierkegaard’ın da dediği gibi, susabilmek hünerdi ve o yıllarda Dicle Tunca’nın fotoğrafı, bütün acıların sessizlikle tedavi edileceğine inandıran bir tılsıma bir hünere sahipti. Bakkal’ın dediğine göre, şehrin delisi, annesini ameliyat masasında kaybettiği sırada tanışmış fotoğrafla. Annesinin yasını susarak unutacağını düşünmüş olacak ki, sonrasında Kepenek Caddesi’ndeki o meşhur fotoğrafçıdan aldığı fotoğrafı yanından hiç ayırmamış. İçim acımıştı. Ardından ikinci fotoğrafı istedim. O hala oyunbozana kızıyordu. Boğaz kısmı tüylü, mavi kabanıyla şehrin delisi, köşeyi gösteriyordu. Fotoğraf, 1972 yılı yapımı, başrolünde Cüneyt Arkın ve Müşerref Tezcan’ın oynadığı, Hayatımın En Güzel Yılları filmine ait bir sahneydi. İlk dikkatimi çeken filmin karakteri Murat (Cüneyt Arkın)’ın mavi kabanıydı ki, şehrin delisinin kabanı, neredeyse Murat’ın kabanının aynısıydı, Bakkal, filme hayran olan delimizin Almanya’daki amcaoğluna kabanı sipariş ettiğini ve yıllardır nadiren üzerinden çıkardığından bahsetti. Hatta elinde tuttuğu kitabı bile film de görüp, Akdeğirmen Mahallesi’nden komşuları olan Atatürk Lisesi edebiyat hocasına aldırmış. Filmin giriş sahnesinde 4 arkadaşın kayık keyfinde okunan kitap, Mickey Spillane’nin Kıyasıya Romanı’ydı. Filmin ana karakterlerinden Lale’nin (Müşerref Tezcan) dört mevsimin birinde şarkısının fonuyla okunan kitap, onu öyle etkilemiş ki, kitabı elinden bırakamamış. Hatta delimizin çok az konuştuğunu söyleyen belediye emeklisi, onun, uzun yıllar, “Geleceğim diyordun dört mevsimin birinde. Dört mevsimin birinden…” diye mırıldandığını söyler… Bu iki fotoğraftan sonra; sessizleştim. Delimiz hala sus diye bağırıyordu. Üçüncü fotoğrafı aldım elinden. Fotoğraf, Mavi Köşe’nin eski haline ait siyah beyaz bir fotoğraftı. Müştemilatlarıyla birlikte uzun yıllar yetiştirme yurdu olarak hizmet veren Babinyan Konağı’nın fotoğrafıydı. 1960’larda yıkılan konağın eski fotoğrafını özenle saklayan öksüz delimiz, babasını da kaybedince buranın, bu köşenin adeta bekçisi olmuştu. Belki de bir annenin izlerini hiç silmeden taşınacağı yüzleri görmüştü köşede, Kimsesiz çocukların umutlarının hayallerinin saklandığı köşeyi çok sevmişti... Konağın ve müştemilatlarının yerine yapılan apartmanın cephesindeki mavi seramikler sebebiyle köşeye mavi köşe denmiş, o tarihlerden sonra zaten mavi kabanıyla dikkat çeken delimize de maviş denmişti. Evet, Maviş. Maviş ismini çok seven delimiz, tıpkı, Hayatımın En güzel Yıllarındaki Hisseli Aile Kumpanyası’nın girişinde bekleyen film kahramanları gibi, eski ahşap binayı o kadar özümsemişti ki, hayatının merkezine koymuştu. Nihayetinde o köşe, onun koruduğu tılsımlı bir adaya sırlı bir arkadaşa dönüşmüştü. Dahası, kendilerini kandıracak bir masalları kalmadığına inanan kişilere inat, köşeyi zihninden silememişti… Maviş’le köşesi arandaki bağ fotoğraflarla sağlam bir dostluğa da dönüşmüştü… Köşeden bahsedilince, bir çocuk gibi içi kıpraşmaya başlayan Maviş, o yer aşkına! Soğuk geçirmeyen mavi kabanıyla! Yıldırılmış göçmenlik duygusuyla köşeden, köşenin mazisinden haberdar olmayanlara el sallarmış… Hatta çoğunlukla elindeki fotoğrafları da gösterirmiş. Ta ki bir oyunbozan onu rahatsız edene dek… Fevzipaşa okulundan köşeye doğru sırasıyla; Mavi köşe kıraathanesi, Yüncü dükkânı, kasap Nureddin, Saatçi Harun, Dondurmacı ve köşede Bakkal Hasan. Alibaba hattına dönünce ise Tüpçünün dükkanı ama hepsi hepsi Mavişin konaktan kalan yadigarlarıymış; 1980’lerde bu dükkanlarda yıkılınca neşesini iyiden iyiye kaybeden Maviş, fotoğraflarına daha sıkıl sarılmış… Şehrin delisi, Maviş, yanımdan uzaklaşırken, şöyle bir gözüme baktı: Bu sefer büyük bir suskunlukla; İçinin gittikçe ıssızlaştığını ve bunu bir türlü engelleyemediğini söyler gibiydi; ardından son kez oyunbozana baktı ve oradan uzaklaştı… Ben ise şunu düşündüm: Sanki bu bağırtı, tabiata aykırı günlere inat, içimizdeki dünyadan bunca şeyin harap olduğu zamana inat bir çığlıktı… Sahi köşeleri köşe yapan geometriye, sükûnete ne oldu? Sus pozu veren hemşirenin fotoğrafı tekrar hastanelere asılabilirdi, Maviş gibi Cüneyt Arkın’ın Hayatımın En Güzel Yılları filmini de izleyebilirdik ancak, yalvar yakar olsak da; Maviş’in köşesinin izlerini bulamazdık… Çünkü yollarına düğüm atılmış bir kavşağa benzeyen hafızamızın tarif edeceği yolda hiçbir işaretle karşılaşmamız pek mümkün değil… Bakkal, Maviş için son olarak şunu söyledi: Mahallesini terk ederek sitelere taşınan komşularının yan çizmeleri onu alakadar etmedi; “İçimizden bir tek o,” “içimizden bir tek o, durduğu yeri hiç terk etmedi. Fotoğraflarıyla köşesini beklemekten asla vazgeçmedi…” Bir köşeyi seven herkesin bir rengi olsun; Mavi köşenin sahibinin adı belli; orası köşesinden tahliye olamamış mavişindir… Not: Maviş, içimiz yanıyor tıpkı senin acın gibi bir acı var içimizde… Kaybımız çok, Başımız sağolsun; Bu büyük felakette annelere sabır, babalara sabır, yetimlere sabır, öksüzlere sabır, herkse ama herkese sabır diliyorum... Deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın acıların yürekten hisseden, milletimizin birlik ve beraberliği daim olsun; Allah bu aziz milleti felaketlerden korusun…

via Sivas Herfene https://bit.ly/3SjvNvH

Mahallemizin kıymetli insanı rahmetli Muzaffer Gücer ağabeyimiz Sivas anılarını kaleme almıştı. Altı yedi sene önce paylaştık bunları. Kendi gitti yazdıkları kaldı bize yadigâr. Söz uçar yazı kalır derler ya hani . Muzaffer abinin de yazıları kaldı bizlere . Nurlarda uyusun . ''KÜRÜN GAPMA'' 'Kürün (Hamam Kurnası) Gapma' 8.3.2016 BizimSivas. Şimdi bilmem, o hamamlar kaldı mı? Gidenler var mı? Bizim çocukluğumuzda, günümüzde yaşadığımız apartman dairelerindeki gibi banyo yoktu. Yıkanmak için, ´´makadın´´ (sedir) bir köşesinde, beton sıvalı cağ veya dolabın içinde, gusulhaneler vardı. İnsanlar, ekonomik durumlarına göre,haftada veya 15 günde bir, hamama giderdi. Biz ve mahalleli ya Şirinoğlu (Akdeğirmen camiinin yanında soyunma yeri harap olmuş, diğer tarafları sağlam restorasyon bekleyen hamam) yada Çay Hamamına (Kepenek caddesinden Sularbaşı istikametine ayrılan yolun sağında 100 metre sonra yer alan boşlukta bir zamanlar vardı) giderdik. Evin en beceriklisi kadın veya kız, hamamın açılmasına yakın gider, kapıda bekler, kapı açılınca, öncelikle hazne önüne yoksa sekilerde bulunan, kurnaların birine evin hamam tasını koyardı. Buna “kürün kapma” denirdi. Başkaları buraya yanaşamazdı. İçi dışı kalaylı, bakır hamam tasları bu iş için kullanılırdı. Sabah 8 ila 9 arası hamama gidip, daha ziyade göbektaşında terlenilirdi. Vücut yumuşayıp, kirler kabarınca, keselenme faslı başlardı. Saat 11´ e doğru sular akmaya başlayınca, başlar sabunlanıp, kirler akıtılır, liflenip sabunlanıp, abdest alınıp, çıkılırdı. Bu anlatıldığı gibi pek kolay bir iş değildi. Natur, ( hamamda çalışan kadın ) dolaşır, eğer kürün başındakiler 7-8 kişiden az ise, buraya kürün gapamayan, sıra bekleyen başkalarını getirirdi. Ara sıra da olsa,başları sabunlu, gözleri kapalı, kadınların, önce tasları, sonra da kendileri kapışırlardı. Çünkü, sıkışık ortamda taslar birbirine değer, çarpışırdı. Bazen de bu nedenle kavga ederlerdi. Önce yaşlılar, peşinden çocuklar yıkanır, çıkardı. En sonra da, ablalar ve analar çıkardı. Soyunma yerine gelince,´´ - of aman! başını, bağrını yesin! hamamının, öldük, bittik. Aman kız şu kırmızı bohçada, mor havuç vardı. Hele ver de, şu yurağım ( yüreğim) ferahlasın.”derlerdi. Pancar gibi kızarmış,bir suratla eve dönülürdü. Eğer sabahleyin gitmişlerse, hamam dönüşü, , akşamdan pişirilen yemek, yoksa öğlenleyin turşu-ekmek veya peynir-ekmekle karın doyurulurdu. Akşama en kolay yemek pişer (erişte veya kuskus pilavı) ve sofra alelacele toplanır, hamam yorgunu hanımlar yatağa dar düşerdi. Hamamdan gelirken rastlayan komşu veya tanıdık birisi ´´- Bacım hamamın afiyet olsun. Yarasın. Güle güle kirlen.´´ derdi. Küçük erkek çocuklar, kadın hamamına götürülürdü. Bunların ilk işi, ıslatıp, ıslatıp göbek taşının mermerine, aşıklarını (koyun ve keçilerin dizinden çıkan kemik) sürterek, aşığın alt ve üst kısımlarını düzleştirip, oyun sırasında zil veya şek gelmesini kolaylaştırmaktı. Çünkü aşık oyununda üstünlük böyle sağlanıyordu. Bu şekilde hazırlanan aşıklara “ zarlı eneke” denirdi. Bazen ağılık merkezini ortaya getirmek için aşığın çukur kısmına (buraya çik, tam karşısına gelen tümsek kısma tok denirdi.) kurşun eritilip, oraya tutturulurdu. Oyunda kaybedilen sıradan aşıklar olurdu, enekeler hiçbir zaman verilmezdi. Bazı kadınlar hamamda biraz gelişmiş,erkek çocuk görünce, “-oğlum sen güccüksün (küçüksün.) babanla gelseydin.” derlerdi. Mahallemize yeni taşınan,arkadaşımız Erzincanlı Faruk, ablasıyla hamama gitmiş. Garip garip bakınırken, kadının birisi,”- oğlum, sen kaybolursun, bir daha babanla gel.” demiş. O da “-teyze babam yok. abimle gelsem olur mu? “diyince kendisiyle alay edildiğini zanneden kadın öyle bir kızmış ki, arkadaşımızı elinden zor almışlar. Sular, istenildiği gibi sıcak değil ise “Aman anam südüğüm (sidiğim) gibi suyunan yıkandık. Aldığı para heram (haram),gan (kan) gatıran (katran ) olsun. Nal, mıh olsun, göğdesine (gövdesine) yapışsın, öte dünyada, alacağım olsun.” diye beddua ederlerdi. Yazın hamamdan dönen tanıdık,akrabalar, Tavşanbayırına çıkmaya başladıklarında, nenemi, yukarı oda penceresi önünde otururken görürlerse, ellerini uzatıp, ´´- öpiyim ciğiş (ciciş) derler. O da “sağol, varol, hamamın afiyet olsun.Güle,güle kirlen.” derdi. Havlu, temiz çamaşır, peştemal, nalın, sabun, hamamtası, tarak ve kildan denen sarı veya bakırdan yapılma küçük, şirin malzeme kutusu hamama götürülürdü. Ayrıca soyunma yerlerinde serilmek üzere hamam halısıda (bildiğimiz halılardan değildi) giderdi..Nufüs kalabalığına göre,bir veya iki bohça ile gidilirdi. Bohçalar, ya koltuk altında veya çocukların sırtında taşınırdı. Ailenin maddi durumuna göre 3 cins tarak vardı. Bunlar fildişi, şimşir ağacı ve hayvan boynuzundan kemik taraklardı. Gelinlerin,fildişi tarağı ile nalınları telkâri ile süslenirdi.Nalınların kenarlarındaki toplar, yürürken, şıkır,şıkır öterdi.Hamam tasları, İstanbul veya Erzincan yapısı çark işi bakırdan olurdu. Bunların ortasında balık figürü de olurdu. Sivas ise hamam tasını dövme bakırdan yapardı. Amma biraz ağır olurdu. Hamamın şehir kültüründe çok önemli bir yeri vardı.Bu normal hamamlar dışında, değişik sebeplerle gidilen hamamlar da vardı. Bunlar, yas hamamı, gelin hamamı, sünnet hamamı ve güvey hamamıydı. YAS HAMAMI : Cenaze kalktıktan bir kaç gün sonra, ölünün soykası ( ölüm anında üzerinde bulunan, öldükten sonra suyolarak çıkarılan giyecekleri) ve diğer kıyafetleri yıkanırdı. Daha sonra bunlar, fakirlere verilirdi. Çamaşırın yıkandığının ertesi günü komşular ve akrabalar ile birlikte ölü evindeki kadınlar hamama giderlerdi. Buna yas hamamı denirdi. SÜNNET HAMAMI: Sünnet olacak çocuk veya çocuklar, birkaç büyük erkek ve mutlaka kirva (kirve) ile faytonlarla, hamama gider yıkanırlardı. GÜVEY HAMAMI : Damat,sağdıç, birkaç yakın arkadaş ile düğünden önce hamama giderlerdi. Buna da güvey hamamı denirdi. GELİN HAMAMI: Düğünden bir, iki gün önce gelin ve arkadaşları hamama giderlerdi. Bu hamamın masrafını oğlan evi karşılardı. Bu hamamlar için, hali vakti yerinde olanlar, hamamı komple kapatırlardı.Diğerleri ise kaç kurnalık, insan gidecekse, ona göre hamamcı ile anlaşırlardı. Yas hamamı, çoğunlukla ağıtlı ve hüzünlü, gelin ve sünnet hamamları ise çalgılı ve eğlenceli olurdu. Nedense, Sivas´ın, en güzel hamamı olan, Kurşunlu Hamamı 1958 yılına kadar, belediyenin gaz ambarı idi. Nasıl oldu,kimin aklına düştü ise, belediye burayı boşaltıp, bakım onarımını yaptı. Ve Sivas´a hem kadınlar, hem de erkekler için tekrar hamam olarak hizmete açtı. O ecdad yadiğarı şahane eser, harap olmaktan kurtarıldı. Bir de RAMAZAN HAMAMI vardı. Ramazanlarda, bütün hamamlar sahura kadar açıktı. Erkekler, bu işte de şanslıydı. Çünkü kürün gapma derdi yoktu.Sadece Ramazanda arefe günü akşamı hamamların önünde kuyruk olurdu.Hamama Gidenlere Afiyet ve Saatler (sıhhatler) Olsun.Güle Güle Kirlensinler. Selamlar.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3ExtlMu

Değerli öğretmenimiz Mehmet Erdinc arşivinde binlerce Sivas fotoğrafı biriktirerek bizlere ulaştırmış bir gönül insanı. Bütün fotoğrafların tarih ve bilgisine hakimdir. Bugün eski fotoğrafların bir çoğuna bakıp eski Sivası anıyorsak onun sayesindedir İyi ki var öğretmenimiz. Bezirci mahallesi Dispanser sokağı / 2019 Öğretmenimizi Erdoğan Önemlibıçak kardeşimiz fotoğraflamış .

via Sivas Herfene https://bit.ly/3kntN9e

Kepenek caddesi İmamhatibin karşısı 1970 Bülent Uluengin arşivi

via Sivas Herfene https://bit.ly/3lZcThx

Sıcak Çermik havuzu 1930 lu yıllar.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3y14EV7

Bizim mahlenin uşakları. 1981 Kepenek caddesi Yalçın sineması hemen arkada görünüyor. Saadettin Konur albümünden

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Il3Wqr

1983 Vali Varinli İlkokulu Voleybol takımı 4 Eylül Kapalı Spor Salonu, Lütfi Keser öğretmen. Okul Yüceyurt mh. @teoman_karaca albümünden

via Sivas Herfene https://bit.ly/41dS7dZ

SİVAS HÂLÂ GÖÇ VERİYOR.. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), 2022 yılına ilişkin Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçlarını (ADNKS) açıkladı. Sivas’ın nüfusu azaldı! TÜİK’in nüfus verilerine göre 2021 yılında 636 bin 121 olarak açıklanan Sivas nüfusu 2022’de 634 bin 924 kişiye geriledi. Sivas’ın il ve ilçe merkezlerinin nüfusu artarken belde ve köylerin nüfusu ise büyük oranda kan kaybetti. 482 bin 978 olan 2021 yılı il ve ilçe merkezleri nüfusu 2022 yılında 485 bin 991 kişiye yükseldi. Kırsalda ise tam tersi durum yaşandı. 2021’de 153 bin 143 kişi olan belde ve köy nüfusu 2022’de 148 bin 933 kişiye geriledi. Sivas’ta yaşayan 634 bin 924 kişinin 318 bin 18’ini erkekler, 316 bin 906’sını ise kadınlar oluşturdu. Nüfus yoğunluğu olarak tanımlanan “bir kilometrekareye düşen kişi sayısı” Türkiye genelinde 111 iken Sivas’ta bu 22 olarak açıklandı. TÜİK; illere ve cinsiyete göre yabancı nüfus sayısına ilişkin verileri de açıkladı. 2021’de Sivas’ta yaşayan yabancı nüfus sayısı 7 bin 194 kişi iken 2022’de 7 bin 401 kişiye çıktı. Yabancıların 4 bin 229’unu erkek, 3 bin 172’sini ise kadın nüfus oluşturdu. iha Büyük Sivas Com haberi.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3lQeeqQ

Yıl 1964 Sivas Meydan Vilayet binasının özel bir fotoğrafı Burak Kasaboglu arşivinden

via Sivas Herfene https://bit.ly/3kg1fOL

1985 Sivas Bezirci mahallesi Dispanser sokağın ilerisi Mehmet Erdinc hocamın arşivinden

via Sivas Herfene https://bit.ly/3IhRyHu

Güdük Minare 1900 lü yılların başları

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Kpu2uS

Sivas Çiçek Aşı Darülistihzarı 1915 - 1917 arasında 1.169.810 çiçek aşısı Sivas,ta bu binada üretilmiştir Burası şimdiki Verem Savaş Dispanserin yeri. Mehmet Erdinc hocamın arşivinden

via Sivas Herfene https://bit.ly/3KlBKWV

Bir zamanlar Ziya bey Kütüphanesi okuma salonu . Yıl 1934 "İlim ve fenle ilgili teşebbüslerin faaliyet merkezi ise mekteptir. Bu sebeple mektep lazımdır. Mektep adını hep beraber hürmetle, saygıyla analım! Mektep genç beyinlere, insanlığa hürmeti, millet ve memlekete sevgiyi, şerefi bağımsızlığı öğretir…" Mustafa Kemal Atatürk

via Sivas Herfene https://bit.ly/3XGNTsn

Hayat Kısa Kuşlar Uçuyor... Erdoğan Önemlibıçak fotoğrafıdır. Ulu Cami 2020 de çekmiş .

via Sivas Herfene https://bit.ly/3IzIyPy

Eylül 1987 Kongre Binası bahçesinin düzenleme çalışmaları. Mehmet Erdinc hocamın arşividir.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3IAL5ci

Çok eskilerden bir Sivas fotoğrafı. Fotoğrafın yılını ,nereden çekildiğini, görülen yerin hangi semt olduğunu tahmin edebilecek kimse var mı?

via Sivas Herfene https://bit.ly/3ZgFiy7

1920 li yılllarda İnönü Bulvarı Mehmet Erdinc hocamın arşividir .

via Sivas Herfene https://bit.ly/3S7ISb9

Mustafa Kemal Atatürk Samsun - Sivas trenyolu hattında . Yıl 1928 .

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Yzz8c5

Sivas Divriği Ulu Cami Medrese kapısı Oldukça eski bir fotoğraf

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Ec8RZf

Küçük hanım hamamı 1950 ler

via Sivas Herfene https://bit.ly/3K8NN9R

Meksika ekibinin hassas burunlu arama kurtarma köpeği kahraman "Proteo" deprem bölgesinde çalışırken enkaz altında kalarak hayatını kaybetti. #deprem #Proteo #Meksika

via Sivas Herfene https://bit.ly/3I54wYW

Biz büyük bir milletiz . Toplumun her kesiminden, bütün vatandaşlarımızdan muhteşem bir yardım gayreti ve talebi var . Yardımlar bölgede TIR lar ile kuyrukta bekliyor . Ama böyle güzel bir fotoğrafı görünce es geçemedim. Bu kadar ayrıştığımız, birbirimize yabancılaştığimız günlerde içimi ısıtan en güzel fotoğraf. Bu topraklarda yaşayan her din,dil, ırk, etnik köken ile bir bütün olduğumuzun kanıtı böyle yüzlerce fotoğraf var ,bu da onlardan biri . Acılar karşısında ağlayarak birbirimizi kucaklarız her zaman . Aramıza nifak tohumları ekenlerin ,birbirimize düşman edenlerin Allah belasını versin. Dedim ya ... Biz büyük milletiz ,hepimiz birlikte çok güzeliz . #Deprem #6Şubat2023 #Türkiye #BirlikZamanı

via Sivas Herfene https://bit.ly/3E3Q7v1

Yaşadığımız korkunç depremin özetidir ...

via Sivas Herfene https://bit.ly/3K2bQre
via Sivas Herfene https://bit.ly/3Xw3Jq0
via Sivas Herfene https://bit.ly/3ROlbVi

Onur Kangal sayfasında paylaşmış. Memleketimin güzel insanları vicdanlıdır.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3JTSzrB
via Sivas Herfene https://bit.ly/40GVJF4

#Deprem

via Sivas Herfene https://bit.ly/3JOKTqT

Şehrimizde çeşitli saatlerde deprem olacağı yönünde çıkan haberler tamamen asılsız ve gerçeği yansıtmamaktadır. Sivas Valiliği..

via Sivas Herfene https://bit.ly/3YoG5MO

Bir süre paylaşımlarımıza ara veriyoruz... Bilgilerinize .. #Yastayız #deprem

via Sivas Herfene https://bit.ly/3Y4IaxC

Büyük acı .. Depremde kaybettiğimiz 284 vatandaşımıza Tanrı'dan rahmet dileriz . Türk ulusunun başı sağolsun.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3YskDqk

Kayseri Sivas maçında vefat eden hemşerilerimizin Meydan Camiindeki Cenaze namazı.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3HAxVKC

Sivas Himaye-i Etfal Cemiyeti grubu.

via Sivas Herfene https://bit.ly/3YmKgbW