Ana içeriğe atla

PERİHAN BEYAZ 63 yaşında diplomasını aldı, 67 yaşında kitap çıkarıp gelirini eğitim göremeyen kız çocuklarına bağışladı . Sivas’ın Akıncılar ilçesinde yaşayan ev hanımı Perihan Beyaz, 63 yaşında ortaokul diplomasını almasının ardından 67 yaşında çıkardığı kitabın gelirini eğitim görmeye imkanı olmayan kız çocuklarına bağışladı... Sivas’ın Akıncılar ilçesinde yaşayan ev hanımı Perihan Beyaz, 63 yaşında ortaokul diplomasını almasının ardından 67 yaşında çıkardığı kitabın gelirini eğitim görmeye imkanı olmayan kız çocuklarına bağışladı. Akıncılar ilçesine yaşayan 67 yaşındaki 3 çocuk annesi Perihan Beyaz, köyünde okul olmadığı için eğitim alamadı. Okuma yazmayı babasının desteğiyle evde öğrenen Beyaz, açıktan eğitim alarak ilkokulu 60 yaşında, ortaokulu 63 yaşında bitirdi. Eğitim hevesiyle bir çok insana örnek olan yaşlı kadın, 67 yaşında “Beyaz Şiirler” isimli şiir kitabını internet ortamında yayınladı. Şiir kitabından elde ettiği 2 Bin lira geliri eğitim görmeye imkanı olmayan kız çocuklarına bağışladı. Beyaz, ikinci kitabı için ise şimdiden 50 şiir yazdı. Kendini örnek alan 8 kadının açıktan eğitim alarak ortaokul ve liseyi bitirdiğini belirip, çocuklarının eğitim almasına engel olan anne ve babalara çocuklarına destek olmaları çağrısında bulundu. “Benim için kitap yazmak zor olmadı, zevk oldu” Diploma almanın kendisi için her zaman bir hedef olduğunu belirten Beyaz, ilerleyen yaşına rağmen kitap yazmanın kendisi için zevk olduğunu söyledi. Beyaz, “Sıyrındı köyünden bir çiftçinin kızıyım. Köyümüzde hiç okul olmadığı için kızlar okuyamadı, erkeklerde köyümüzden ilçe merkezine giderek 1 saatlik yolda ilkokulu anca bitirdiler. Babam biz kızları kendi evinde okutmaya çalıştı ama diploma alamadık. Diplomasız olmak bana çok zor geldi. Evlenip geldim, çocukları okuttuk. Ben okuyamadım diye çocuklara çok önem verdik ve okuttuk hepsini. Boş kalınca tekrar okumaya başladım. İlkokulu burada 1 sınavla geçtim. Ortaokulu Sivas’a gidip gelerek 63 yaşından sonra okudum. İçimden şiir yazmak geldi, şiirlerimi yazdım. 3 Kaymakam geçti, üçü de söz verdi kitabımı basmaya üçü de yapmadı. Benimde oğlum ben üzülüyorum diye elimde de toplu para olmadığı için ekitap olarak yayınladı. Kitabımı internet ortamında sattı. Satıştan elde ettiğim geliri getirdim Kaymakam beye verdim, oda okumaya imkanı olmayan kız çocuklarına verdi. İçimdeki uhde öyle geçti. Şimdi tekrar yazıyorum, ikinci kitabım çıkacak. Onu da basılı halde kitap olarak çıkaracağız. 150 şiirim var, ekitapta. Onun dışında da 50 tane şiirim var ve yazmaya devam ediyorum. Okumaya imkanı olmayan kız çocuklarının eğitimi için 2 bin lira bağışta bulundum, şimdi tekrar satılıyor. Satışlar devam ederse gelirini yine bağışta bulunacağız. Benim için kitap yazmak zor olmadı, zevk oldu“ dedi. “Beni örnek alan 8 kadın okudu” Yaşadığı ilçede 8 kadına azmiyle örnek olduğunu belirten Beyaz, “Geçmişteki imkanımız olmadığı için okuyamamıştık. Şimdi de rabbim her imkanı verdi, yaptık. Yapana zor olmaz. Okumayan kızlara okuyun diyorum. Okutmayan anne babalara da çocuklarınızı okutun, cahil kalmasın çünkü cahillik en kötü şeydir. Beni görenler örnek aldı, 78 tane kadın okudu. Ortaokul ve liseyi açıktan bitirdi “dedi. “O mutluysa bende mutluyum” Eşinin kitap yazması ve diploma almasıyla mutlu olduğunu belirten Mesut Beyaz, eşinin en büyük destekçisinin kendisi olduğunu söyledi. Beyaz, “Okur yazarlığı biliyordu, okuması yazması vardı ama diploması olmadığı için ben bu diplomayı alacağım dedi. Alacaksan ben sana destek olacağım dedim. Her türlü desteği verdim, Sivas’a götürdükgetirdik. Diplomasını aldı. Eşim mutluysa bende onun mutluğuyla mutluyum. Diplomaya hasretti. Diplomayı da aldı onun için mutluluk devam ediyor “dedi. Habertürk com dan alınmıştır.


via Sivas Herfene https://bit.ly/3nTo47u

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Pamukpınar öğretmen okulu Tarihçe Pamukpınar Köy Enstitüsü, Sivas-Tokat karayolu üzerinde Yıldızeli’nin 5 km kuzeyinde 1941 yılında kuruldu. Pamukpınar adının nereden geldiğinin iki ayrı söylencesi var: 1. hoş içimli kaynak suyundan geliyor. 2. yerleşke bölgesinde yüzeyden akan kireçli pınar suyu aktığı yerleri beyaza dönüştürdüğünden Pamukpınar adı kalıcılaşıyor. Kısacası Pamukpınar ismi bir sudan geliyor. Pamukpınar topraklarının istimlak işleri 1938 yılında yapıldı. 700 dönümlük arazi üzerinde 1941 yılında faaliyete geçti. Okulun yerleşme ve spor alanları hariç 400 dönüm ekilip, işlenebilir arazisi vardır. Akçadağ Köy Enstitüsü’nde okuyan Sivas, Tokat ve Erzincan’lı öğrenciler (efsane öğretmenimiz Ömer Yurdagül’ün rehberliğinde) getirilerek 2. ve 3. sınıflar oluşturuldu. Adı geçen illerin köylerinden, ilkokulu bitiren öğrenciler alınarak 1. sınıflar oluşturuldu. Başta okul müdürü Ethem Salmangil, bir müdür yardımcısı, üç öğretmen ve yüz seksen öğrenci ile eğitim-öğretime başlandı. Henüz derslik, yemekhane, yatakhane ve lojman binaları yokken; öğrenciler Yıldızeli’ndeki Cumhuriyet İlkokulu’nun zemin katında yatıyor, yemeklerini de orada yiyorlardı.. Havaların iyi olduğu günlerde Pamukpınar’a gidilerek temeller kazılıyor, tuğlalar hazırlanıyor, binaların yapımında öğrencilerin de beden gücünden yararlanılıyordu. 1942 yılından itibaren normal eğitim-öğretimin yanı sıra eğitmenler de yetiştirilmeye başlandı. Askerliğini yapmış, okuma yazma bilen erkekler alınarak, Nisan ayı ie Ekim ayı arasında kurslarda yetiştirilip, köylere Eğitmen olarak gönderiliyorlardı. Yetişkin bu insanlardan binaların yapım ve bakımlarında da yararlanıldı. Bu Eğitmenler’in kırsal bölgelerin eğitim ve kalkınmalarına büyük katkıları olmuştur. Eğitmen yetiştirilmesine 1948 yılına kadar devam edildi. Okulun kuruluşundan itibaren Döner Sermaye teşekkül ettirildi. Arazinin yarısı ekilip, biçilirken diğer yarısı nadasa bırakılıyordu. Örnek verirsek; 1964-1965 Ekim’i sonunda 8 ton arpa, 9 ton yulaf, 10 ton buğday, 2 ton saman, 3 ton ot, 1 ton yonca üretildi. Ayrıca büyükbaş hayvanlar ve kümes hayvanları da yetiştirilerek, bunların etinden, sütünden yararlanılıyordu. Yine küçük bir orman haline getirilen Pamukpınar arazisinde çam, söğüt, kavak, elma, erik, akasya, meşe vs. ağaçlar yetiştirilmiştir. Ayrıca yaz aylarında okulun büyük sınıf öğrencileri dönüşümlü olarak okula çağırılarak tarım işlerinde çalıştırıldı. Köy enstitüleri 1952 yılında zamanın yöneticileri tarafından kapatıldı. 1952 yılından itibaren 6 yıla çıkarılarak PAMUKPINAR YATILI ERKEK ÖĞRETMEN OKULU olarak eğitim öğretimini sürdürdü. 1976 yılından itibaren, ÖĞRETMEN LİSESİ’ne dönüştürüldü. 1988 yılına gelindiğinde; öğretmen lisesinin içinde bir de GÜREŞ OKULU açılarak; 1990 yılına kadar çift okullu Eğitim Öğretim sürdürüldü. 1990 yılından 1997 yılına kadar PAMUKPINAR ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ adiyla faaliyetine devam etti. 1997 yılından itibaren, YATILI İLKÖĞRETİM BÖLGE OKULU’na (YİBO) dönüştürüldü. 2014 yılından beri ise YATILI BÖLGE ORTAOKULU statüsünde Eğitim ve Öğretim’e hizmet veriyor. Pamukpınar 4000′e yakın öğretmen yetiştirerek yurdun her tarafına göndermiştir. Yurdumuzun her tarafında Pamukpınar’dan yetişmiş hemen her meslekten insana rastlamak mümkündür. PAMUKPINAR’DAN YETİŞENLER Cahit Külebi Şair Sabri Özer Şair ve Yazar Mahmut Özdermir Bakan Nihat Canpolat Vali Amir Çiçek Vali Halil İbrahim Akça Büyükelçi Mehmet Çağlar Genel Müdür Necati Yalçın Prof. Dr. Hüsnü Aydoğdu Müzisyen Dursun Çiçek Albay Dr. – Mv. Şeref Eroğlu Güreşçi (Dünya Şampiyonu) Hakkı Bulut Sanatçı Mehmet Güler Yazar Hasan Göztepe Yazar Ali Doğan Halk Ozanı Tevfik Karakaya Profesör Niyazi Ünsal Eski Erzincan Senatörü Emin Özdemir Yazar Mehmet Ceylan Profesör Dr. Kadim Ceylan Profesör Dr. Ahmet Erbil Fizik Prof. Dr. Amerika (NASA) Orhan Çakırer Prof. Dr. Ali Bozkurt TÖB-DER Genel başkanı Abbas Cılga Şair- Yazar Hazım Zeyrek Şair- Yazar Mehmet Adem Solak Şair- Yazar

via Sivas Herfene http://bit.ly/2s3MhyS

Sivas Atasözleri #SivasAtasözleri #Sivas #Sularbaşı #Bezirci #SivasHerfene #Çayyurt #SivasBelediyesi #Gardaş #Sivaslıyız #EyaletiSivas #Tarihesahipçık #SivasMeydan #Nostalji #EskiSivas #EskiResimler #Çavuşbaşı #Çayiragzi #Alibaba #Bengiler #SivasTarihi #SivasKültürü #SenSivasıSeyret #SivasKalesi

via Sivas Herfene https://bit.ly/3gDp1NT

İstanbul’u titreten Sivaslı Ermeni kabadayı, Ardaş 1910’lu yıllarda özellikle Üsküdar sokaklarında hüküm süren Ardaş, 1886’da Sivas’ta doğar. Koca Mavnacı’yı öldürdükten sonra dikkatleri üzerine toplayan Ardaş, küçük yaştayken Sivas’tan getirilip Selamsız’daki Ermeni kilisesinde bir papaza bırakılır. Neyin nesi olduğu bilinmeyen Ardaş’a nüfus kâğıdı çıkarılırken, baba hanesine kendisini teslim alan Sarkis adındaki papazın adı yazılır. Kilisede büyüyen Ardaş, tüm çabalara rağmen okumayınca, meslek öğrenmesi için bir fırına çırak olarak verilir. Ömer Ünal’ın aktardığına göre, “doğuştan asi ruhlu” olan Ardaş, ilk suçunu fırında beraber çalıştığı Erbaalı arkadaşı Yusuf’u fırıncı küreğiyle yaralayarak işler. Bu olaydan sonra, fırında çalışmayı bırakan Ardaş, 24 yaşındayken Selamsız’daki kilisenin iki papazını yaralayınca artık meskeni sokaklar olur. Papazlara saldırmasının sebebi de kendisine istediği parayı vermemeleridir. Doğancılar’ı haraca kesen Ardaş, bir süre sonra gönlünü Kumkapılı Ağavni’ye kaptırır. Ağavni’nin babası Krikor’un, kızını Ardaş gibi birisine vermek istememesi kendisi için pek hayırlı olmaz. Bir gece Ağavni’nin evini basıp onu kaçıran Ardaş, kızın babası Krikor’u da ağır yaralar. Ardaş, I. Dünya Savaşı’nın ardından Ağavni’yle birlikte yaşadıkları Ümraniye yolu üzerindeki evinden Üsküdar sokaklarını yönetenlerden birisidir artık. Ardaş’a esas şöhreti ise İstanbul’un namlı kabadayılarından Mavnacı Ali’yi “hacamat” etmesi getirir. Rizeli Mavnacı Ali, 1906’da Üsküdar’ın “haracını yiyen” Karamanlı Yusuf’u Üsküdar vapur iskelesinin önünde falçatayla öldürmesinin ardından, 16 yıl boyunca hem Üsküdar’da, hem de Beyoğlu’nda “borusunu öttüren” namlı bir kabadayıdır. Ali’nin Ardaş’ın Üsküdar’da isminin duyulmasından duyduğu rahatsızlık, kendi avanesinden birkaç kişinin Ardaş tarafından dövülmesiyle ayyuka çıkar. 26 Kasım 1920’de, Mavnacı, Ardaş’ı öldürmek için bir tuzak kurar ve onu Kuzguncuk’a çağırır. Fakat hesabı tutmaz ve iki hasım Kuzguncuk’taki Yalı Kahvesi’nin önünde bıçaklarla kapışırlar. Düelloda şans, iki parmağını kaybetmesine rağmen Ardaş’a güler. Sağ el başparmağı ve işaret parmağının kesik olması, polis kayıtlarında en belirgin alameti olarak geçer. Bu kavgadan sonra Üsküdar’ın tek hâkimi olan Ardaş’ın da saltanatı uzun sürmez. Cumhuriyet’in kurulmasıyla birlikte, sevgilisi Ağavni’yi de yanına alıp ortadan kaybolur. AGOS

via Sivas Herfene http://bit.ly/2dz24vt