İSTASYON CADDESİ Bu yazacaklarım Sivaslı değilseniz, Sivas'ta yaşamadıysanız, belki sizlere hiçbir şey ifade etmeyebilir. Ama bizlere, yani o şehirde yaşayanlara,veya bir zamanlar yaşamışlara öyle şeyler ifade ediyorki ki, inanamazsınız. Valla sıkılsanız da sıkılmasanız da yazıyorum. Altmışlı yıllarda Hükümet Meydanı'yla İstasyon'u birleştiren İstasyon Caddesi Sivas'ın en enterasan ve en romantik caddesiydi. Caddenin iki yanında yer alan akasya ağaçları mis gibi kokar, en tanınmış ve varlıklı aileler, İstasyon Caddesi'ndeki apartmanlarda yaşarlardı. Bu cadde Sivas'ın Bağdat caddesiydi. Yaz kış şehrin delikanlıları giyinir kuşanır İstasyon Caddesi'nde volta atarlardı. Apartmanların balkonlarında veya pencere önlerinde oturan genç kızlara gizlice bakışlar fırlatılır, bazen balkonlardan atılan minik kağıtlar acaba biri gördü mü korkusuyla alınır, kimsenin olmadığı bir yerde, kalp çarpıntılarıyla, gizlice nefes nefese okunurdu. İstasyon Caddesi'nin sonunda yer alan tarihi tren istasyonunda akşamları posta ve ekspresleri karşılamak,anonsları dinlemek, yeni yüzler görmek, sonra onları uğurlamak en büyük zevklerimizden biriydi. Bilhassa yataklı vagonların önünde dolaşır, güzel bir kız görmek ümidiyle kompartmanları dikizlerdik. Bazen görürdük de. Tren İstasyonda durduğu sürece paslaşmaya çalışır, tren hareket ettiğinde el sallar, öpücük gönderirdik.Bazen onlar da el sallar bize öpücük gönderirlerdi. Aman Allah dünyalar bizim olurdu.Sonra evlerimize dönerken, bize öpücük gönderen o kızdan veya kızlardan bahseder, ahhhh o kompartmanda yalnız kalsak neler yapacağımızı konuşurduk. Ne hayeller kurardık ne hayaller. Bazen o hiç tanımadığımız ve bir daha asla göremeyeceğimiz kızları birbirimizden kıskanır, yengen muhabbeti başlar, ciddi ciddi birbirimizlekavga bile ederdik. Bir de bugün pişmanlık duyduğum, o zamanlar bize çok komik gelen bir oyun oynardık.Tren istasyonda dururken gözümüze saf bir vatandaşı kestirip konuşmaya başlardık. Biz platformda o trenin penceresinde epey bir sohbetten sonra tren hareket edip giderken, pencerenin altında yürüyerek sohbete devam eder ve aniden uzanır adama bir Osmanlı tokadı atardık. Tokadı yiyen zavallı şok olur, tren hareket halinde olduğundan inemez, ana avrat sövmeye başlardı. Sonra bize odaklandığı için biraz ilerde platformda sıranın kendisne gelmesini bekleyen arkadaşımızı göremez, ikinci tokadı da ondan yer tam delirirdi. Hâla utanıyorum. Güven Karabenli ağabeyin yazısıdır.. Fotoğraf Erdoğan Önemlibıçak
via Sivas Herfene https://bit.ly/3lzcOkW
Yorumlar
Yorum Gönder