Ana içeriğe atla

ERİŞTE PİLAVI Erişte pilavı deyip geçmeyin erişte pilavı , benim hayatımda sipariş verip yediğim ilk yemektir.Belki hatırasından belkide damak zevkime uyduğundan,Erişte pilavı hala favori yemeğimdir.. O sene davara gidemeyin bir sakat keçimiz bir de çok zayıf bir Toklumuz vardı.Annem ona Arık Toklu diyordu.Ölecek gözüyle baktığımız için herkeste bir acıma duygusu vardı.Her gün ona son bakışımız gibi üzülerek bakıyorduk.! Annem onları bana emanet etmişti. - Niyazi bunları sen yayacaksın,çok uzaklara gitme köyün etrafında yay erkence gel eve.. Henüz 6-7 yaşındaydım ama köylü çocuğu üretime erken katılır.Görev bana piyango gibi gelmişti.Her sabah annemin hazırladığı lavaş çökelek bazan tereyağı ve bazende pişmiş yumurta ile yeşil soğan menümü değişik değişik dağarcığıma koyup beni yola salardı.. Keçiyle de tokluyla da zaman içinde samimiyetimiz arttı.Ben tarlaların içinden topladığım güzel otları sallayınca, ikisi birden koşup gelir,elimdeki otları anında bitirir ve bazen de elimi ısırırlardı.İkisine de isimler koymuştum Tokluya Karagöz, Keçiye ise Maviş diyordum. Tüyleri maviye çalan bir renkteydi.Zamanla isimlerini de benimsediler.Nezaman isimlerini söylesem dönüp bakarlar ya da koşarak gelirlerdi...Azığımı yemeye başladığımda illa ekmeğimden de isterlerdi, menümün yarısını götürüyorlardı... Hayvanlar çok güzel yaratıklardır.Siz yeterki sevginizi verin onlar fazlasıyla size iade ederler... Karagöz'le Maviş'imle 2 aydır beraberiz .Geçen zaman içinde her ikisi de kilo almış sanki büyümüşlerdi.Karagöz çok güzel bir toklu olmuştu.Mavişi hiç sormayın ayağındaki kırıktan eser kalmamıştı.. Oynayıp zıplıyor bana tos vurmaya çalışıyor şımardıkça şımarıyordu.Bu konuda Annemden sürekli " AFERİN" ler alıyordum onlara iyi baktığım için..Kısaca bu beraberlikten herkes mutluydu... Ogün hava biraz bulutluydu.Arkadaşlarım mal yaymaya gidiyorlardı onlara takılarak köyden bir hayli uzaklaştım.Hava kararmaya başladı.Gök gürültüleri ve şimşekler ardı ardına patlıyordu..Vee sicim gibi bir yağmur ovayı kapladı.Kendimi bir armut ağacının altına zor attım.Maviş ve Karagöz ortalarda yoktu..Sesli sesli ağlıyordum onları kaybetmiştim, hiçbir yerde görünmüyorlardı..! Yağmur dinmişti ama bütün dereler dolu dolu sel akıyordu.Binbir zorluklarla köye gelebilmiştim.Çarıklarım sele gitmiş, pantolonun bir bacağı komple yoktu. Mavişi ve Karagöz'ü çok merak ediyorum.Nihayet eve gelebildim... Avluya girdiğimde ikiside orada değilmi...!!?? Dünyalar benim olmuştu.Sırılsıklamdım titriyordum ama ne önemi var Maviş le Karagöz o cehennemden kurtulmuş, sağ salim şimdi buradalardı...Herşeyi unuttum.. Annem beni görünce; - Ah yavrum bu ne hal deyip hemen üstümdekileri çıkardı hamamlıkta çamurlarımı akıttı üstüme kuru elbiseler giydirdi.Soba nar gibi kızarmıştı.Annem alel acele sobanın yanına bir yatak serdi...O fırtınada hayal ettiğim,beni kendine çeken bir sıcaklık içindeyim...Uyumuşum...Kaç saat uyuduğumu bilmiyorum gözümü açtığımda Annem yanıbaşımdaydı.. - Niyazi ne yersin sana ne yapayım..Köy yerinde öyle herkese göre yemek yapılmaz bir çeşit yemek yapılır.Herkes yer..Bu nedenle Annemin : - Ne yersin Niyazi demesi tarihi bir olaydır..Ve ben Annemin bu sorusuna : ERİŞTE PİLAVI..dedim şımarma ! diyeceğinden korkarak..Bu benim isteğe göre yapılmış ilk yemeğimdi. Bir süre sonra tereyağı kokan erişte pilavı önümdeydi..En büyük restoranlarda ,otellerde yemekler yedim.On'nun üzerinde restoranlar açtım, ogün yediğim Erişte pilavının lezzetini hala unutamam... Niyazi Manav ağabey yazmış..


via Sivas Herfene https://bit.ly/2WKETXx

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayriye Karayurt Bir eğitim neferi . Kendisi 40 yıl Sivasımız da ilkokul öğretmenliği yapmış nice çocuklar yetiştirmiştir. Cumhuriyet ilkokulunda çalıştığı zamanlar 1971 yılında yılın öğretmeni seçilmiş başarılı bir eğitimci . Şu an kendisi halen memleketi olan Sivas’ta yaşamını sürdürüyor. Değerli hocamıza sağlıklı ömürler dileriz.

via Sivas Herfene https://bit.ly/45TwjGs
via Sivas Herfene http://bit.ly/2t7LRF9

Pamukpınar öğretmen okulu Tarihçe Pamukpınar Köy Enstitüsü, Sivas-Tokat karayolu üzerinde Yıldızeli’nin 5 km kuzeyinde 1941 yılında kuruldu. Pamukpınar adının nereden geldiğinin iki ayrı söylencesi var: 1. hoş içimli kaynak suyundan geliyor. 2. yerleşke bölgesinde yüzeyden akan kireçli pınar suyu aktığı yerleri beyaza dönüştürdüğünden Pamukpınar adı kalıcılaşıyor. Kısacası Pamukpınar ismi bir sudan geliyor. Pamukpınar topraklarının istimlak işleri 1938 yılında yapıldı. 700 dönümlük arazi üzerinde 1941 yılında faaliyete geçti. Okulun yerleşme ve spor alanları hariç 400 dönüm ekilip, işlenebilir arazisi vardır. Akçadağ Köy Enstitüsü’nde okuyan Sivas, Tokat ve Erzincan’lı öğrenciler (efsane öğretmenimiz Ömer Yurdagül’ün rehberliğinde) getirilerek 2. ve 3. sınıflar oluşturuldu. Adı geçen illerin köylerinden, ilkokulu bitiren öğrenciler alınarak 1. sınıflar oluşturuldu. Başta okul müdürü Ethem Salmangil, bir müdür yardımcısı, üç öğretmen ve yüz seksen öğrenci ile eğitim-öğretime başlandı. Henüz derslik, yemekhane, yatakhane ve lojman binaları yokken; öğrenciler Yıldızeli’ndeki Cumhuriyet İlkokulu’nun zemin katında yatıyor, yemeklerini de orada yiyorlardı.. Havaların iyi olduğu günlerde Pamukpınar’a gidilerek temeller kazılıyor, tuğlalar hazırlanıyor, binaların yapımında öğrencilerin de beden gücünden yararlanılıyordu. 1942 yılından itibaren normal eğitim-öğretimin yanı sıra eğitmenler de yetiştirilmeye başlandı. Askerliğini yapmış, okuma yazma bilen erkekler alınarak, Nisan ayı ie Ekim ayı arasında kurslarda yetiştirilip, köylere Eğitmen olarak gönderiliyorlardı. Yetişkin bu insanlardan binaların yapım ve bakımlarında da yararlanıldı. Bu Eğitmenler’in kırsal bölgelerin eğitim ve kalkınmalarına büyük katkıları olmuştur. Eğitmen yetiştirilmesine 1948 yılına kadar devam edildi. Okulun kuruluşundan itibaren Döner Sermaye teşekkül ettirildi. Arazinin yarısı ekilip, biçilirken diğer yarısı nadasa bırakılıyordu. Örnek verirsek; 1964-1965 Ekim’i sonunda 8 ton arpa, 9 ton yulaf, 10 ton buğday, 2 ton saman, 3 ton ot, 1 ton yonca üretildi. Ayrıca büyükbaş hayvanlar ve kümes hayvanları da yetiştirilerek, bunların etinden, sütünden yararlanılıyordu. Yine küçük bir orman haline getirilen Pamukpınar arazisinde çam, söğüt, kavak, elma, erik, akasya, meşe vs. ağaçlar yetiştirilmiştir. Ayrıca yaz aylarında okulun büyük sınıf öğrencileri dönüşümlü olarak okula çağırılarak tarım işlerinde çalıştırıldı. Köy enstitüleri 1952 yılında zamanın yöneticileri tarafından kapatıldı. 1952 yılından itibaren 6 yıla çıkarılarak PAMUKPINAR YATILI ERKEK ÖĞRETMEN OKULU olarak eğitim öğretimini sürdürdü. 1976 yılından itibaren, ÖĞRETMEN LİSESİ’ne dönüştürüldü. 1988 yılına gelindiğinde; öğretmen lisesinin içinde bir de GÜREŞ OKULU açılarak; 1990 yılına kadar çift okullu Eğitim Öğretim sürdürüldü. 1990 yılından 1997 yılına kadar PAMUKPINAR ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ adiyla faaliyetine devam etti. 1997 yılından itibaren, YATILI İLKÖĞRETİM BÖLGE OKULU’na (YİBO) dönüştürüldü. 2014 yılından beri ise YATILI BÖLGE ORTAOKULU statüsünde Eğitim ve Öğretim’e hizmet veriyor. Pamukpınar 4000′e yakın öğretmen yetiştirerek yurdun her tarafına göndermiştir. Yurdumuzun her tarafında Pamukpınar’dan yetişmiş hemen her meslekten insana rastlamak mümkündür. PAMUKPINAR’DAN YETİŞENLER Cahit Külebi Şair Sabri Özer Şair ve Yazar Mahmut Özdermir Bakan Nihat Canpolat Vali Amir Çiçek Vali Halil İbrahim Akça Büyükelçi Mehmet Çağlar Genel Müdür Necati Yalçın Prof. Dr. Hüsnü Aydoğdu Müzisyen Dursun Çiçek Albay Dr. – Mv. Şeref Eroğlu Güreşçi (Dünya Şampiyonu) Hakkı Bulut Sanatçı Mehmet Güler Yazar Hasan Göztepe Yazar Ali Doğan Halk Ozanı Tevfik Karakaya Profesör Niyazi Ünsal Eski Erzincan Senatörü Emin Özdemir Yazar Mehmet Ceylan Profesör Dr. Kadim Ceylan Profesör Dr. Ahmet Erbil Fizik Prof. Dr. Amerika (NASA) Orhan Çakırer Prof. Dr. Ali Bozkurt TÖB-DER Genel başkanı Abbas Cılga Şair- Yazar Hazım Zeyrek Şair- Yazar Mehmet Adem Solak Şair- Yazar

via Sivas Herfene http://bit.ly/2s3MhyS