Ana içeriğe atla

Atatürk ve dava arkadaşları Sivas’a geldiğinde Müdafaai Hukuk Cemiyeti İkinci Başkanı Rasim Bey den kendisine hizmet edecek bir adam bulmasını istedi. O iş için Derviş Devirmiş görevlendirildi. Atatürk ve arkadaşlarının sofrasına aş getirecekti. Derviş Bey vakit kaybetmeden Atatürk’ün kapısını çaldı ve kendisini tanıttı. Atatürk kendisine uzun uzun baktı ve “Benimle çalışır mısın?” diye sordu Derviş Bey kendisinden bir hafta süre isteyince, Atatürk kendisine, “Memleketin bir hafta düşünmeye vakti yok, yarın kararını bildir” dedi. Odadan çıkan Derviş Bey, kapıyı vurmadan tekrar içeri girdi ve “Gabul Paşam!” diyerek görevi kabul etti. Atatürk memnun olmuştu. Pantolonunun cebinden örme bir para kesesi çıkardı masanın üzerine döktü ve “Al bunları çarşıya git, bana çok büyük bir hesap defteri satın al ve gel” dedi. Derviş Bey söyleneni yaptı, defteri getirdi ve Atatürk’e verdi. - Bütün masrafları kuruşu kuruşuna bu deftere yaz bakalım Derviş Bey. Derviş Bey şaşkınlığını kısa sürede üzerinden atarak sordu: - Paşam, bu hengamede senden kim hesap sorabilir ki? Atatürk yanıtını gecikmesiz verdi: - Çocuk, bir gün gelir, millet benden de başkasından da tek tek hesap sorar. Derviş Bey görevini mükemmel yapıyordu. Günler hareketli geçiyordu. Kongreye az süre kalmıştı. Atatürk geceleri iki, iki buçuk saat uyuyordu. O uyurken ya da gündüzleri odasında çalışırken Derviş Bey koridorlarda dolaşan bazı üyelerin fısıltı halinde birbirlerine “Bu Mustafa Kemal bekâr adam. Çoluğu yok, çocuğu yok; ya padişah kazanırsa halimiz ne olur?"diye konuştuklarına tanıklık ediyordu. Atatürk’ün çalışma odası Sivas Lisesi Binası’ndaydı. Kongre yaklaşıyordu. Yiyecek tükeniyordu. Kongreye katılacakların yemekleri belediye bütçesinden karşılanıyordu ancak bütçedeki para bir hafta içinde bitmişti, üyeler kendi paralarını harcamaya başlamıştı. Atatürk derin düşünceler içindeydi. Parasızlık, yiyecek bulunamaması demekti. Kim zaman arkadaşlarına şaka yollu, “Hesapta yoktu amma oldu, ne yapalım bulgur çorbasına yattık artık...” diyerek üzülürdü. O günlerde Atatürk’e annesinden iki torba incir gelmişti. Sofrada yemiş olmadığı için yemek sonunda Derviş Bey’e işaret eder, incirleden biriki tanesini getirmesini isterdi. Ama o incerlerde tükenmeye yüz tutmuş sadece bir iki kilo kalmıştı. Atatürk bir gün yine sofra dağılırken işaret etti fakat Derviş Bey görmezlikten geldi. Bir kez daha işaret etti Derviş Bey yine aldırmadı. Üçüncü işaretini göstermeden bu kez seslendi: - Canım Hacı Bey, anlamıyor musun, incir istiyorum... - Paşam, bir şey kalmadı ki, topu topu bir, iki okkacık... O da size kalsın, lazım olur. O sözler üzerine Atatürk Derviş Bey’in yüzüne hazin bir ifadeyle baktı ve konuştu: - Hayır,benim her şeyim arkadaşlarımındır. Haydi, git getir kuzum!.. Kaynak: Prof. Dr. Şükrü Elçin Sivas Lisesi'ndeki görevine 1939 Kasım ayı içerisinde başlamış o dönem okul Müdürü olan Faik Dranas kendisine okulun idari işlerinde görevli Hacı Derviş'I tanıştırmış ve yukarı satırlardaki anı, Derviş Devirmiş tarafından kendisine bizzat anlatılmıştır. Tayfun Pala paylaşımından.


via Sivas Herfene https://bit.ly/3M6OvDl

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Hayriye Karayurt Bir eğitim neferi . Kendisi 40 yıl Sivasımız da ilkokul öğretmenliği yapmış nice çocuklar yetiştirmiştir. Cumhuriyet ilkokulunda çalıştığı zamanlar 1971 yılında yılın öğretmeni seçilmiş başarılı bir eğitimci . Şu an kendisi halen memleketi olan Sivas’ta yaşamını sürdürüyor. Değerli hocamıza sağlıklı ömürler dileriz.

via Sivas Herfene https://bit.ly/45TwjGs
via Sivas Herfene http://bit.ly/2t7LRF9

Pamukpınar öğretmen okulu Tarihçe Pamukpınar Köy Enstitüsü, Sivas-Tokat karayolu üzerinde Yıldızeli’nin 5 km kuzeyinde 1941 yılında kuruldu. Pamukpınar adının nereden geldiğinin iki ayrı söylencesi var: 1. hoş içimli kaynak suyundan geliyor. 2. yerleşke bölgesinde yüzeyden akan kireçli pınar suyu aktığı yerleri beyaza dönüştürdüğünden Pamukpınar adı kalıcılaşıyor. Kısacası Pamukpınar ismi bir sudan geliyor. Pamukpınar topraklarının istimlak işleri 1938 yılında yapıldı. 700 dönümlük arazi üzerinde 1941 yılında faaliyete geçti. Okulun yerleşme ve spor alanları hariç 400 dönüm ekilip, işlenebilir arazisi vardır. Akçadağ Köy Enstitüsü’nde okuyan Sivas, Tokat ve Erzincan’lı öğrenciler (efsane öğretmenimiz Ömer Yurdagül’ün rehberliğinde) getirilerek 2. ve 3. sınıflar oluşturuldu. Adı geçen illerin köylerinden, ilkokulu bitiren öğrenciler alınarak 1. sınıflar oluşturuldu. Başta okul müdürü Ethem Salmangil, bir müdür yardımcısı, üç öğretmen ve yüz seksen öğrenci ile eğitim-öğretime başlandı. Henüz derslik, yemekhane, yatakhane ve lojman binaları yokken; öğrenciler Yıldızeli’ndeki Cumhuriyet İlkokulu’nun zemin katında yatıyor, yemeklerini de orada yiyorlardı.. Havaların iyi olduğu günlerde Pamukpınar’a gidilerek temeller kazılıyor, tuğlalar hazırlanıyor, binaların yapımında öğrencilerin de beden gücünden yararlanılıyordu. 1942 yılından itibaren normal eğitim-öğretimin yanı sıra eğitmenler de yetiştirilmeye başlandı. Askerliğini yapmış, okuma yazma bilen erkekler alınarak, Nisan ayı ie Ekim ayı arasında kurslarda yetiştirilip, köylere Eğitmen olarak gönderiliyorlardı. Yetişkin bu insanlardan binaların yapım ve bakımlarında da yararlanıldı. Bu Eğitmenler’in kırsal bölgelerin eğitim ve kalkınmalarına büyük katkıları olmuştur. Eğitmen yetiştirilmesine 1948 yılına kadar devam edildi. Okulun kuruluşundan itibaren Döner Sermaye teşekkül ettirildi. Arazinin yarısı ekilip, biçilirken diğer yarısı nadasa bırakılıyordu. Örnek verirsek; 1964-1965 Ekim’i sonunda 8 ton arpa, 9 ton yulaf, 10 ton buğday, 2 ton saman, 3 ton ot, 1 ton yonca üretildi. Ayrıca büyükbaş hayvanlar ve kümes hayvanları da yetiştirilerek, bunların etinden, sütünden yararlanılıyordu. Yine küçük bir orman haline getirilen Pamukpınar arazisinde çam, söğüt, kavak, elma, erik, akasya, meşe vs. ağaçlar yetiştirilmiştir. Ayrıca yaz aylarında okulun büyük sınıf öğrencileri dönüşümlü olarak okula çağırılarak tarım işlerinde çalıştırıldı. Köy enstitüleri 1952 yılında zamanın yöneticileri tarafından kapatıldı. 1952 yılından itibaren 6 yıla çıkarılarak PAMUKPINAR YATILI ERKEK ÖĞRETMEN OKULU olarak eğitim öğretimini sürdürdü. 1976 yılından itibaren, ÖĞRETMEN LİSESİ’ne dönüştürüldü. 1988 yılına gelindiğinde; öğretmen lisesinin içinde bir de GÜREŞ OKULU açılarak; 1990 yılına kadar çift okullu Eğitim Öğretim sürdürüldü. 1990 yılından 1997 yılına kadar PAMUKPINAR ANADOLU ÖĞRETMEN LİSESİ adiyla faaliyetine devam etti. 1997 yılından itibaren, YATILI İLKÖĞRETİM BÖLGE OKULU’na (YİBO) dönüştürüldü. 2014 yılından beri ise YATILI BÖLGE ORTAOKULU statüsünde Eğitim ve Öğretim’e hizmet veriyor. Pamukpınar 4000′e yakın öğretmen yetiştirerek yurdun her tarafına göndermiştir. Yurdumuzun her tarafında Pamukpınar’dan yetişmiş hemen her meslekten insana rastlamak mümkündür. PAMUKPINAR’DAN YETİŞENLER Cahit Külebi Şair Sabri Özer Şair ve Yazar Mahmut Özdermir Bakan Nihat Canpolat Vali Amir Çiçek Vali Halil İbrahim Akça Büyükelçi Mehmet Çağlar Genel Müdür Necati Yalçın Prof. Dr. Hüsnü Aydoğdu Müzisyen Dursun Çiçek Albay Dr. – Mv. Şeref Eroğlu Güreşçi (Dünya Şampiyonu) Hakkı Bulut Sanatçı Mehmet Güler Yazar Hasan Göztepe Yazar Ali Doğan Halk Ozanı Tevfik Karakaya Profesör Niyazi Ünsal Eski Erzincan Senatörü Emin Özdemir Yazar Mehmet Ceylan Profesör Dr. Kadim Ceylan Profesör Dr. Ahmet Erbil Fizik Prof. Dr. Amerika (NASA) Orhan Çakırer Prof. Dr. Ali Bozkurt TÖB-DER Genel başkanı Abbas Cılga Şair- Yazar Hazım Zeyrek Şair- Yazar Mehmet Adem Solak Şair- Yazar

via Sivas Herfene http://bit.ly/2s3MhyS